USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İnsanlık ayarlarımıza dönmeliyiz!

İnsanlık ayarlarımıza dönmeliyiz!
31-03-2023

Samimi olan birçok şeyi elimizin tersi ile itmeye başladık.

Toplumun büyük bir çoğunluğu şüphe içinde kıvranıyor.

Sonunda da ne mi oluyor? Birçok kişinin tabi ki kalpleri ve zihinleri kapkara kesiliyor. ‘Her şeyi ben bilirim’, ‘Ben ne dersem o olur’ diyen cahilliği paçalarından aktığı halde kendini üstün görenlerden geçilmez oldu.

Tükenmişlik sendromu giderek bitmişlik sendromuna evriliyor.

Ramazan ayı gibi ulvi bir iklimde iç açıcı konular kaleme almak isterdim istemesine ama ne yazık ki bu pek mümkün olmuyor.

Empati bu kadar zor olmamalı!

Sık sık ifade ediyorum, bizleri güzel ve özel kılan farklılıklarımızdır diye.

Ramazan ayında siyasi ortam da bir hayli hareketlendi. Haliyle Ramazan’ın ulvi iklimi toplumu teğet geçmeye başladı.

Üstelik henüz asrın felâketinin açtığı kapanmaz yaralarla meşgulken; yeniden siyasetin ötekileştiren dili gündem olmaya başladı. Hani farklılıklarımız zenginliklerimizdi?

Oy uğruna toplumda derin oluklar açmak sizce de sakıncalı değil mi? Toplumun nabzını almak gerekirken, topluma gaz yüklemek neyin nesi? İnanın artık aklım almıyor.

Gazeteciliğe adım attığım ilk anlarda siyaset muhabirliğine derin bir mesafe çizmek istesem de bunu pek başaramadım.

Ardı ardına seçimler söz konusuyken muhabirlik yapan biri olarak, siyasiler konuşa dursun, ben farklı haberlere kanalize olayım olmadı olmazdı da.

Eğer olsaydı mesleki ömrün uzun sürmezdi herhalde. Ancak mesleğe ilk başladığım anlarda siyasi arenada hoşgörü iklimi daha bir fazlaydı.

Üstelik rekabet halinde olan siyasiler bile birbirlerine karşı kullandıkları dile dikkat ederdi ve böylece rekabet içinde olduğu isme gönül veren kitlenin de gönlünü kazanırdı.

Yani siyasetin incelikleri ön plandaydı. Oysa şimdi aynı cenahta siyaset ürettiklerini öne sürenler bile gelişi güzel konuşarak topluma yersiz mesajlar ulaştırıyor.

Gerim gerim gergin olan toplum daha da geriliyor. Yazık gerçekten çok yazık!

Gelin görün ki olması gereken çok basit esasında. Bizler bu farklılıkları; hoşgörü ikliminde sentezleyerek, hareket edebilirsek güzel bir toplum oluruz.

Böylesi bir toplumu galiba özleyen azınlık kaldık. Haliyle bu toplumun şekillendireceği siyasi erkten de nezaketli bir tutum görmek sürpriz olmazdı.

Ancak ne yazık ki herkes, bencillik hastalığına öyle bir yakalanmış ki; kimse benim yoğurdum ekşi olabilir düşüncesinin kıyısından bile geçmiyor.

Samimiyetsizlik kol geziyor. Mış gibi yaşamların gölgesinde hemen her şey formaliteden ve siyasette haliyle siyasi erkte bu formaliteden nasibini alıyor.

Büyüklerimiz, eski Ramazanlar şöyle güzeldi böyle güzeldi.

İyilikler yapılırken, ihtiyaç sahibi rencide olmasın diye iyilikler yüksek sesle bile dillendirilmezdi demekte.

Oysa şimdi iyilikte yarışıyoruz edaları altında; ihtiyaç sahiplerini, gösteriş dünyalarının şovu haline getirenlerden geçilmiyor.

Narsizm kol geziyor.

Ben iyi rolü keseyim de bu uğurda kimin üzerine basarsam basayım algısından sıyrılamayanların sayısı her gün katmerleniyor.

Üstelik seçimlerin Ramazan ayının sonrasında gerçekleşecek olması sonucunda yaralarının ivedilikle sarılması gereken depremzedeler, bir nevi siyasilerin mezesi haline getiriliyor.

Şu partili depremzedelerle iftar yaptı ama iftar sofrasında protokolden depremzedelere yer kalmadı.

Şu partili ise depremzedelerle iç içe iftar ve sahur gerçekleştirdi söylemlerinden gına geldi. Yeter bu kadar kutuplaştırılmak.

Oyunuzu efendi efendi talep edin lütfen! Zaten bu seçim yüz yüze kampanyalar revaçta yani seçmenin karşısına ayağı yere basan projelerle gidin kâfi.

Cidden bu öteki dil eğreti duruyor ve bu yüzden sandıklara küsecek azımsanmayacak seçmen var. Yani siyaset yaparken, kantarın topuzu kaçırılmazsa hiç mi hiç fena olmayacak.

Anlayacağınız birçok kişi aynaya bakmadan, kendine çeki düzen vermeden; insanlık nereye gidiyor?

Yaygarası koparıyor. Kimse kendine toz kondurmazsa daha çok toplumu günah keçisi ilan edecek gibiyiz. Kusura bakmayın ama toplumu inşa eden kim? Demeden edemiyorum.

Herkes biricik ve herkes özel yani insanlık sürekli el etek çekiyorsa, bu durumda çoktan insanlık ayarlarımıza dönme zamanı gelmiş de geçiyor demektir.  

Üstelik toplumu yönetmeye talip olan siyasi erk çok daha hızlı insanlık ayarlarına dönse hiç mi hiç fena olmayacak. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR