USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkiye, günde sadece 1 dakikasını kitap okumaya ayırıyor.

Türkiye, günde sadece 1 dakikasını kitap okumaya ayırıyor.
10-11-2022
Bugün gazetelere göz atarken şöyle bir haber dikkatimi çekti: 
"Türkiye, günde sadece 1 dakikasını kitap okumaya ayırırken, televizyon izlemeye 6 saatini, internete ise 3 saatini ayırıyor."
Ne kadar acı ki insanımız kitap okumaya yeteri kadar zaman ayırmıyor. Bu haberi okurken bunu bir kez daha anladım ve istatistiklerin de bunu tastiklediğini gördüm. Çevreme de baktığımda  gerçekten de ders kitapları hariç çok az arkadaşım kitap okuyordu.
 Türkiye'de kitap okuma oranları, yapılan araştırmalar neticesinde hiç tatmin etmiyor. TÜİK’te ‘Türk Halkının Kitapla İmtihanı’ adlı rapora göre  Türkiye‘de kitap okuma oranı binde birdir. Ajans Press’in Avrupa İstatistik Ofisi  verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre de Türkiye’nin günde 7 dakika kitap okuduğu paylaşıldı. Peki neden? 
Aslında Türkiye’de kitap okuma oranının düşük olmasının birden çok  sebebi vardır. Ancak bana kalırsa bunlar arasında en önde gelen sebeplerin başında okuma yazma bilen kişi sayısının diğer ülkelere oranla daha az olmasıdır. Fakat bunu tabii ki bahane etmek gelişmekte olan bir ülke için uygun olamaz. Diğer başlıca sebeplerden biri ise yanlış bir okuma alışkanlığımızın olmasıdır. Ya da okumak için uygulanan yanlış yöntemlerdir. Şimdi bunları yazarken aklıma ilk okumayı öğrendiğim zamanlar geldi. Bazen geriye dönüp baktığımda nedense şahsıma ve çevreye çok yanlış uygulamalar yapılmış olduğunu görüyorum. İlkokula giderken okuma yarışları yapılırdı. Çok okuyana kırmızı kurdele verilir, az okuyana da hiçbir şey verilmezdi. Hatta hiç unutmam benim bazı kelimeleri okumaya dilim dönmezdi de öğretmenimiz elindeki yüzüğü ters çevirir kafamıza vururdu. Sonra bir baktım okumayı sökmüşüm ama çok uzaklaşmaya başlamışım kitaplardan. Eğitimde bir yöntemin herkese uygulanmayacağı taraftarıyım. Üniversite'de bir hocam tahtaya bir söz yazmıştı:  "Sınıfınız gül bahçesi değil çiçek bahçesidir." Yani herkese aynı şekilde yaklaşmak mümkün değildir, her öğrenci farklılığı ile güzeldir. 
Üniversite bittikten sonra bende iş ve sınav kaygısı başladı. KPSS'ye hazırlanırken deneme sınavları çözdüğüm zamanlarda gördüm ki, zaman bana yetmiyordu. Uzun paragraf sorularına bir türlü vaktim kalmıyordu. Bu sorunu nasıl çözeceğimi bulmak için kendimce arayış içine girdim. Araştırmalarım neticesinde internette hızlı okuma ve anlama kursu düzenleyen hizlioku.web.tr isimli bir online kursa rastladım.  Başlarda birçok tereddütüm vardı. "Online olarak bu eğitimin faydası olur mu?" diye kendi kendime düşünürken her şeyi bir kenara bırakıp kayıt yaptırmaya karar verdim. İlk bir-iki  hafta çok ilerleme kaydedemedim. Ama yine de yarıda bırakmak istemediğim için devam ettim. Daha sonra 3.haftaya girdiğimde okuma hızımda ve anlama oranımda artış yaşadığımı farkettim. Bunun üzerine programa olan hevesim daha da arttı ve çalışmalara devam ettim. Önceleri üç yüz sayfalık bir kitabı ortalama on günde okurken, bir günde okuyabildiğimi gördüm. Buna doğru orantılı olarak okuduğum kitap sayısı da arttı. 
Şunu fark ettim ki bizim insanımız asla diğer ülkelerdeki insanlardan farklı değildir. Tek fark bizim bu gibi eğitimleri gereksiz görüp, kendimizi geliştirmek için  zaman ve bütçe ayırmıyor oluşumuzdur. Kendiniz için olmasa bile çocuklarınız için bu tarz eğitimleri küçük yaşlardan itibaren muhakkak aldırınız. Çünkü Türkiye'de ve özellikle ilkokul seviyesinde uygulanan eğitim modeli gereği çocuklarımız çok yavaş okuyor, okuduğunu anlayamıyor. Bu yüzden sadece okulun verdikleriyle yetinmeyin. Gerek okul rehberlik servisiyle gerekse kendiniz gözlemleyerek mutlaka çocuğun takibini yapıp, eksiklerini tamamlama konusunda destek olun. 
Çabayı elden bırakmayarak istikrarlı olun.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR