USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Okullarda öğrenciler tuvaletlere giremez oldu, neden?

Okullarda öğrenciler tuvaletlere giremez oldu, neden?
02-10-2022

BİZ NE ARA BÖYLE OLDUK? 

Gazetecilik yapmak gerçekten zor. Ama bu basın sektöründe herkesi kapsamaz. Ulusal ve yerelde bir düzen tutturmuş olanlar, yani etliye sütlüye karışmayanlar ile bizim kategoride olanlar aynı değil elbette. Çok açık konuşuyorum, bu şehirde işi en zor olan gazetecilerden birisi benim. Çünkü kentin her yönlü sorunlarını dile getiren, kaleme alan, gazete olarak halk ile kenti yönetenler arasında köprü görevi yapan bir konuma gelebilmek öyle kolay bir iş değildir. Haftaya Bakış zaten büyük sorumluluk isteyen bir köşedir. Herkes pazar günü internette ve sosyal medyada, gazete okuyanlar ise pazartesi gününü iple çeker. Haliyle bu bana ciddi sorumluluklar yüklüyor. Yazdığım her kelime, kullandığım her cümle didik didik ediliyor, başka anlamlar çıkarma yarışına giriliyor. Gerek siyasi olarak gerek spor gerekse de kentin tüm sorunlarında ele alınan konular titizlikle inceleniyor. Alan alıyor, öğrenen öğreniyor. Bazıları ise yüzeysel okuyarak verilen mesajları kendine göre yorumluyor ve sizi bir yere kondurmaya çalışıyor.  

HERKESİ KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMEYE ZORLAMAK 

İşte mihenk noktası burası. Öyle ki en yakınım, en akıllım dedikleriniz bir bakıyorsunuz sizi kendi çizdiği portresine yerleştirmeye çalışıyor. Konumum itibarıyla katıldığım toplantılar, etkinlikler ve tanıtımlarda durduğum yerler, oturduğum masa ve sandalyeler yargılanıyor. Niye onlarla oturuyor, niye bu kadar samimi? Demek ki o da yandaş oldu veya rant sağladı gibi çirkin ve ahlak dışı düşüncelerle beni kafalarındaki kirliliğin içine almaya kalkışılıyor. Aslında bunlar eskiden de vardı. Ama bu dönemde insanlara bir haller oldu. Sevmedikleri birisiyle sizi yan yana görünce size adeta düşman oluyor. İnsan sevgisi, insana saygı şu anda toplumda fazla değer bulmuyor. Bunun nedeni ülkenin kutuplaştırılması. Siyasi görüşte olmadıklarını düşmanı gibi görme hastalığı. Hastalık diyorum çünkü bunun başka teşhisi olamaz.  

HAYATINIZI BAŞKALARI İÇİN YÖNLENDİRMEYİN 

Neyseki bunlardan etkilenen birisi değilim. Başkalarının hoşuna gitsin diye kendimi değiştirecek de değilim. Hem konuşurum hem eleştiririm. Hem överim hem yererim. Ben çocuklarıma konuşmadığım birisiyle konuştuklarında hiç ses çıkarmayan bir babayım. Personelimize de aynıyım. Arkadaşlarıma ve dostlarıma da öyleyim. Çünkü orada ne babayım nede patron ne dost ne arkadaşım. Açıkçası ben insanların özgür iradesine asla karışmam. Sadece benden görüş istenildiğinde uygun biçimde anlatırım. Kimseyi yönlendirmem, kimseyi şartlandırmam. Kaldı ki bu konuda güvenip sorunlarını paylaşan, iş yeriyle ve ailesiyle bile yaşadıkları sıkıntıları dile getirip çözüm konusunda destek isteyen çok kişiyle konuşan paylaşım yapan birisiyim. Ne var ki bu düşünceler bazı kişilerce anlaşılmıyor. Onun için beni başkalarının beğenmesi diye bir kaygım yoktur. Size de tavsiye ederim. Kendiniz olun sadece. Bir şey yaptığınız veya yapacağınızda “aman ailem, akrabalarım, komşularım, işyerimdekiler” ne der diye bir saplantı içine girmeyin.  Çünkü başkalarına göre hayatımı biçimlendirmeyin. O zaman siz siz olmaktan çıkar başkalarının yönlendirip yönettiği insan olup çıkarsınız. 

GAZİANTEP’TE EN BÜYÜK DARBEYİ EĞİTİM YEDİ 

Hepimiz biliyoruz ki Gaziantep artık zor şehir. Ayrı bir şehir nüfusu kadar yabancısıyla, bir o kadar göçüyle 25-30 yıl öncesiyle başlayan Kozmopolit yapı şehir maalesef tamamen değiştirildi. Özellikle göç dalgası kent kültürünü yok etti. Bunda kentin yerlileri sivil toplum örgütleri ve yönetenleri hep seyirci kaldı. Önemli bir kesim sadece menfaatlerine ve kendi çıkarlarına odaklandı. Doğdukları şehri hiç umursamadı. Geleceğini düşünmedi. Şehri yönetenler formüller bulup çözümler üretmedi. Ahlaki yapı da bozuldu elbette. Yani açıkçası memleket kendi haline bırakılınca haliyle eğitim de bir kenara itiliverdi. Bir diploması olsun yeter denilerek çocukların üzerinde aile ve sorumlu vatandaş titizliği çöpe atıldı. O diploma için de her türlü ahlaksızlıklar yapıldı. Eğitim millilikten özelliğe dönüştürülüp, millilik sıradanlaştırılınca, öğretmen profilleri de değişiverdi. Her şey paraya endekslenince, öğretmenler öğrencilerin ve zengin ailelerinin şamar oğlanına döndürüldü. Sorumluluk taşıyan ve dik duran öğretmenler üvey evlat muamelesi gördü. Kimileri işini bıraktı kimileri uzaklaştırıldı. Kimileri direndi ama hepsi bir köşelere atılı verildi. Haliyle bunun olumsuz etkisi zaman içerisinde Gaziantep’in eğitimde 70 sıralara kadar gerilemesine yol açtı. Şimdi birkaç sıra yükselince sevinir hale dönüştürüldük. 

BİZ TUVALET EĞİTİMİNİ ANAMIZ BABAMIZDAN  DEĞİL ÖĞRETMENLERİMİZDEN ALDIK 

Oysa geçmişte öyle öğretmenler vardı ki, bize anamızın babamızın öğretmediklerini anlatır gösterirlerdi. Basit diye bilinen ama bence çok önemli gördüğüm bir tuvalet adabını öğretmenimden öğrendim ben. Tuvalette nasıl oturacağımı, ne yapmam gerektiğini, sonra o tuvaleti nasıl bırakmam lazım onları anlatırdı bıkmadan usanmadan öğretmenlerimiz. Şimdi öyle öğretmen kaldı mı bilmiyorum ama gelen bilgiler dehşet verici. Okullarda Tuvaletler bakımsız, pis ve kokudan girilemiyor. Oysa tatilde tüm okulların tuvaletleri gözden geçirilebilirdi. Maalesef yapılmamış. Şimdi daha okullar yeni açıldı ama çocukların büyük kısmı okulda tuvaletini yapmıyor, sıkıyor ve kendini zorlukla eve atıyor. Okula evleri yakın olanlar ise koşa koşa gidip tuvaletini yapıp geri dönüyor. Soruyorum konuşabildiğim çocuklara, “öğretmenleriniz size tuvalette neler yapmanız gerektiğini anlatıyor mu?” diye. İnanın bu zamana kadar sorduklarımdan hiç evet diyeni görmedim. 

TUVALET ADABINI GENÇLER VE BÜYÜKLER BİLİYOR MU Kİ? 

Elbette bu işler ailede başlar. Çocukların tuvalette neler yapması gerektiğini onların anlatması lazım. Size çok acı bir şey söyleyeyim mi, inanın evlendikten sonra karı koca bile evde tuvalet konusunda sorumluluk taşımıyor. Bunda özellikle sakın bana kızmayın yüzde 60 erkekler sorumsuz, çünkü tuvaleti temiz bırakmıyorlar. Nasıl olsa eşim temizlik yapıyor tuvaleti yıkar temizler diyorlar. Elbette bazı kadınların da tuvalet adabının yetersiz olduğunu söylemeliyim. Oysa o kadar basit ki, alırsınız fırçayı açarsınız suyu, temizler öyle çıkarsınız. Bu kadar basit yani. Nihayetinde tuvalete nasıl giriyorsanız öyle bırakmanız gerekir. İşte o tuvalet terbiyesini almayan çocuklar, okullarda doğru dürüst ne yapacağını bilmiyor. Haliyle pisliğini olduğu gibi bırakıp çıkıyor. Okullardaki temizlikçiler de yetersiz olunca tuvaletlere girilmez olunuyor. Bu arada tuvalet kağıtları konulmuyor, konulsa bile öğrenciler ve bazı öğretmenler bilmediklerinden en az 5 kişinin kullanacağı kâğıdı alıp çöpe atıyor. Bazıları ise doğrudan klozete atıyor. Bunu sadece küçükler yapmıyor büyükler de yapıyor. Oysa bir süre sonra kanalın tıkanacağını bilseler bunu asla yapmazlar.  

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜNÜN YERİNDE OLSAM… 

Bakın nereden nereye geldik. Ama bunlar günlük yaşamımızın özellikle eğitimin içinde çok çok önemli sorunlardır. Ben Milli Eğitim Müdürü Sayın Yasin Tepe’nin yerinde olsam, tüm öğrencilerin ailelerine bir mektup yazarım. Öğretmenlerin öğrencilere tuvalet terbiyesi ve kurallarının öğretilmesi için haftanın bir gününde kısa süre de olsa sınıfta anlatım yaptırırım. Bu sayede birçok öğretmenin de tuvalet konusunda bilgi dağarcığı gelişir diye düşünüyorum.  

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR