Ekonomi

Yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo İstanbul Modern’de tanıtıldı

Vitra, yakın zamanda üretmeye başladığı yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo için istanbul modern’de tanıtım etkinliği düzenledi. Geçtiğimiz ay milano tasarım haftası’nda sergilenen lavaboların, londra’da 21-23 mayıs tarihlerinde düzenlenen clerkenwell design week kapsamında da vitrine çıkacağı açıklandı. Eczacıbaşı holding yönetim kurulu başkanı bülent eczacıbaşı

Yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo İstanbul Modern’de tanıtıldı
14-05-2024 10:31

VitrA, yakın zamanda üretmeye başladığı yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo için İstanbul Modern’de tanıtım etkinliği düzenledi. Geçtiğimiz ay Milano Tasarım Haftası’nda sergilenen lavaboların, Londra’da 21-23 Mayıs tarihlerinde düzenlenen Clerkenwell Design Week kapsamında da vitrine çıkacağı açıklandı. Yüzde 100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosunu üreten VitrA, ilk olarak Kasım ayında UNICERA 2023’te tanıttığı çevre dostu lavabolar için İstanbul Modern’de tanıtım etkinliği düzenledi. Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Eczacıbaşı Yapı Gereçleri CEO’su Özgen Özkan’ın ev sahipliği yaptığı etkinliğe, mimar ve tasarım camiasından pek çok isim katıldı. Ünlü İngiliz tasarımcı Tom Dixon’la birlikte tasarlanan enstalasyonla geçtiğimiz ay Milano Tasarım Haftası’nda sergilenen lavabolar için 21-23 Mayıs tarihlerinde Londra’daki Clerkenwell Design Week kapsamında da, bölgede yer alan VitrA showroom’unda etkinlikler gerçekleştirileceği açıklandı. Çevre konusunda dikkat çeken Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, ’’Çevre konusu artık birtakım entelektüellerin sohbet konusu olmaktan çoktan çıktı. Karşımızda bir hayatta kalma, insanlığın devam etmesi, bu gezegen üzerindeki yaşamın devam etmesi sorunu var. Tabi bu gezegen söylemini ben bir kenara bırakmak istiyorum. Pek sevmiyorum çünkü gezegene hiçbir şey olmaz. Gezegen yoluna devam eder, doğa da yoluna devam eder, olan insanlara olur. Ve biliyoruz ki biz böyle gidersek yaşam bizim alıştığımız biçimde artık bu gezegen üzerinde sürmeyecek. Çünkü çevre sorununun üzerine bambaşka yepyeni bir boyut eklendi. Dev bir boyut eklendi, o da ikim değişikliği. Ve bu değişiklik de bir ölçüde zaten geri dönülmez bir biçimde gerçekleşti. ’’Sadece önleme tedbirleri üzerinde değil, aynı zamanda uyum tedbirleri üzerinde çalışmak zorundayız’’


O nedenle biz artık sadece önleme tedbirleri üzerinde değil, aynı zamanda uyum tedbirleri üzerinde çalışmak zorundayız. Bu gerçekleşmiş olan geri dönülmez değişime biz nasıl uyuyacağız? Onun üzerinde de çalışmak zorundayız. Bu genel değişime paralel olarak kuruluşlarımızda da çok büyük bir değişim gerçekleşti. Biz de artık konuya bir sosyal sorumluluk meselesi olarak bakmıyoruz. Bu iş sosyal sorumluluk meselesi değil. Bu iş artık kuruluşlarımızın yaşamını devam ettirmeleri, rekabet güçlerini korumaları ve ayakta kalmaları meselesi. Çünkü biliyoruz ki sürdürülebilirlik olmazsa, biz sürdürülebilir kurumlar olamazsak, bir kere müşteriler bizim ürünlerimizi tercih etmeyecekler. Bırakın onu zaten ürünlerimize bazı pazarlara sokmayacaklar, giremeyeceğiz o pazarlara. Genç yetenekli insanlar bizim kuruluşlarımızda çalışmayacak. Finansmana erişmek çok zorlaşacak. Zorlaştı bile Zorlaştı bile çünkü finans kurumlarının artık kriterleri artık kredi koşulları arasında sürdürülebilirlik kriterlerini en ön sıralara çıkarmaya başladılar. İşte bütün bu nedenlerden biz sürdürülebilir tedarik zincirleri kurmak zorundayız’’ şeklinde konuştu. Bülent Eczacıbaşı, sözlerine şöyle devam etti: ’’Şimdi kuruluşlar belirli aşamalardan geçerek bu çalışmaları sürdürüyorlar. İlk aşamalarda hammadde ve enerji kullanımında verimliliği artırma çalışmaları yapılıyor. Bunlardan çabuk geri dönüşler sağlanıyor, ölçülebilir geri dönüşler sağlanıyor, moraller yükseliyor. Oldukça kolay çalışmalar bunlar. Ama ondan sonra sürdürülebilirliğe hizmet eden ürünler geliştirme aşamalarına geçiliyor. Bizim kuruluşlarımız da - dünyada da biraz öyle - bu aşamalarda. Bizim için önemli iki konu var. Bir tanesi bunların enerji. Kuruluşlarımızın en önemli girdileri arasında enerji yer alıyor. Enerji kullanımında verimliği artırmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda karbon ayak izimizi de azaltmaya çalışıyoruz. Hammadde verimliğini arttırmaya çalışıyoruz. Tabii çok önemli bir konu da su kullanımını ve verimliliği artırmaya ve tasarrufları artırmaya çalışıyoruz. Veri analitiğinden yaralanıyoruz. Veri analitiğinden yaralanarak da hammadde ve enerji kullanımını optimize etmeye çalışıyoruz. Bunun da sonuçlarını görüyoruz. Burada çok önemli bir başarı hikayesi daha yeni gerçekleşti. VitrA Karo kuruluşumuz dünyadaki sayılı tesisler arasına girdi. World Economic Forum’un, Dünya Ekonomik Forumu’nun Global Lighthouse diye bir kuruluşlar grubu var. Bu grubun içerisinde 153 çok ileri, seçkin kuruluş var. VitrA Karo da bu kuruluşlardan biri oldu ve dünyada karo alanında faaliyet gösterip bu gruba giren ilk kuruluş oldu. Bu da çok övündüğümüz bir başarı oldu. Bundan sonra olması gereken, gerçek anlamda sürdürülebilir bir kuruluş olmak, sürdürülebilirliğe hizmet eden bir kuruluş olmak. Nasıl kuruluşlar bunlar? Bunlar, sürdürülebilirliği böyle önemli de olsa bir faaliyet olarak sürdüren kuruluşlar değil, tüm stratejilerinin içine sürdürülebilirliği entegre etmiş olan kuruluşlar. Ve bütün yöneticileri bir sürdürülebilirlik lideri, sürdürülebilirlik yöneticisi olan şirketler. Herkes yeşil yaka bu şirketlerde, yeşil yaka olmayan yok.’’ ’’İnovasyon inat işi”


Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin sürdürülebilirlik konusunda geçmişinden bahseden Özgen Özkan, “Eczacıbaşı’nın geneline baktığımız zaman, bu bizim için yeni bir hikaye değil. 2008’de başlamış bir konu. O yıldan itibaren Eczacıbaşı, kurumsal olarak sürdürülebilirliği gündemini almış bir şirket” dedi. Seramik sağlık gereçleri üretim süreçlerinde hiçbir zaman proses atıklarının atılmadığını söyleyen Özgen Özkan, “Endüstriyel simbiyozun parçası olarak, başka endüstrilere yönlendiriyorduk. Karo seramiğe gidiyordu, çimento sektörüne gidiyordu. Aslında biz hep o döngünün içindeydik” dedi. İnovasyonun inat işi olduğuna vurgu yapan Özgen Özkan, “Bu inatla biz bu endüstriyel atıklarımızı nihai tüketici yerine hizmet edebilecek şekilde nasıl bir ürüne çeviririz diye düşünüyorduk çok uzun süreden beri ve sonuçta bunu başardık. patent başvurularını da yaptık. Tamamıyla kendi mühendislerimiz tarafından geliştirilmiş bir süreç, dünyada bir ilk. Bu yüzden çok alçak gönüllü olamayacağız” açıklamasını yaptı. Ürün gamı genişletilecek


Diğer ürünlerle karşılaştırıldığında, kalitesi açısından fark olmadığını, suyu emmesi düşük olduğu için daha bile üstün olduğunu ifade eden Özgen Özkan, “Büyük formları daha düz üretebiliyoruz ama şu anda lavabo yapıyoruz. Daha sonra duş teknesi ekleyeceğiz. Ardından da mutfak eviyesi gelecek, sonra da klozet devreye girecek. Ürün gamını bu şekilde geliştireceğiz” dedi. Yüzde 100 geri dönüştürülmüş lavabonun, standart bir ürüne göre dünyaya yüzde 30 daha az zarar verdiğini söyleyen Özgen Özkan, “Bunun için hammadde taşımıyoruz. Hammadde ürettirmiyoruz. Zaten bizde olan bir hammaddeyi kullanıyoruz. Ve bunun için enerji harcamıyor bunu üretilen ürünün bir firmalar. Böyle baktığımız zaman, yaklaşık yüzde 30 daha temiz ve diğer ürünlere göre dünyaya faydalı bir ürün” diye konuştu. Hammadde ve elektrikten tasarruf


Yapılan açıklamaya göre, VitrA’nın yeni çevre dostu lavabolarının içerik olarak yaklaşık yüzde 100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere, üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretiliyor. Böylece, küresel ısınmaya üretim süreci kaynaklı etki, ürün başına yüzde 30 azaltılıyor. Ürün başına yüzde 36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde ve yüzde 38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde ediliyor. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan çanak lavabolar, mat bej renkte ve 5 formda tasarlanıyor. VitrA, geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renkler de eklenmeyi planlanıyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER